by Sena Ateş
Her parça duygu, malzeme, mekan ve renk arasında bir diyalog; deneyim ve keşif süreciyle kendiliğinden gelişir.
Sena Ateş

Sena Ateş
Türkiye, Antalya
Çocukluk yıllarımda resim benim için sessiz bir oyun alanıydı; renklerle kurduğum bağ tamamen içgüdüseldi. Zaman içinde hayat başka yönlere aktı. Fakat yaratma isteği içimde var olmaya devam etti. İfade etmenin en güçlü yolunu sanatta buldum ve yeniden tuvallere dönerek, o yılların saf merakını ve özgürlüğünü bugünle birleştiriyorum.
Benim için sanat; büyük sözler söylemekten çok, gösterişten uzak küçük bir dokunuşla derin bir duygu uyandırmakla ilgili. İnsan deneyimlerinin çok katmanlı doğasından ve duyguların içsel hareketinden besleniyorum. Sanatım, malzemelerin doğal akışına, sezgisel üretime ve zamansız bir estetik arayışına dayanıyor. Sanat pratiğimin merkezinde sınırları zorlamak ve deneyler yoluyla keşfetmek doğal bir yönelimim haline geliyor. Sürecim hem kesin hem de sezgisel bir yapıya sahip; bu da çalışmayı cesur kararlarla şekillendirirken, sonucu zaman zaman beklenmedik kılıyor. İlham, yaratım sürecim boyunca kendiliğinden gelişiyor; her renk, her doku, her şekil... yolculuğumun farklı bir anını yansıtan spontane keşiflere dönüşüyor. Yaratımın bu doğal akışını benimsiyor; her çalışmamda hem içsel bir karşılık hem de özgün bir ifade arayışıyla ilerliyorum.
Çalışmalarımı kumaş, alçı, seramik, rölyef gibi malzemelerle karışık teknikler üzerine inşa ediyor; renklerin, dokuların ve formların taşıdığı sessiz duyguyu görünür kılarak dışarıya yansıtmayı önemsiyorum. Her parçada, bir kavramın ya da duygunun doğrudan değil; sezgisel ve soyut bir iz olarak ortaya çıktığı bir anlatım yolu benimsiyorum. Benim için yaratım süreci; fazla sözü, fazla ayrıntıyı, fazla gürültüyü geride bırakıp, duygunun en sade hâline ulaşmakla ilgili ve belki de bu yüzden, her çalışma, bakan herkes için yeniden şekillenen bir anlam taşıyor. İzleyene kendi hikayesinden açık bir alan bırakıyor.
Her bir parça, içsel katmanları görünür kılarken, yerleştirildiği mekâna da özgün bir karakter kazandırmayı amaçlıyor. Ürettiğim eserlerin yalnızca estetik bir beğeni değil; karşılaşan kişide bir karşılık uyandırmasını, sanatsal ifadeyi farkındalıklı bir alan duygusuyla birleştirerek bir duvarın yüzeyini yalnızca doldurmakla kalmayıp mekânın ruhunu dönüştüren, atmosferine eşlik eden ve sessiz bir ifade bırakan birer mekânsal izlenime dönüşmesini hedefliyorum.
" Senarte, sanatın kişiden ayrılmadığı bir ifade alanıdır "
Sanatla kurduğum ilişki, sadece benim üretimimle sınırlı değil; her bir tablonun gerçek anlamını, onu seçen kişinin ya da ona eşlik eden mekânın tamamladığına inanıyorum. İzleyicinin ruh hâli, bakış açısı, deneyimleri eseri farklı bir anlam katmanına taşır. Bu yüzden Senarte, yalnızca bana ait bir imza değil aynı zamanda sanatın her bir izleyiciyle yeniden şekillendiğini anlatan bir yaklaşım.
Senarte, iki kökün birleştiği bir isim.
Bir yanı ben —Sena, diğer yanı —sen. Çünkü bir tabloyu seçmek, aslında kendi iç dünyandan bir parçayla karşılaşmak. Senarte tam olarak bu karşılaşmayı temsil ediyor: Hem benim adım Sena’dan iz taşır, hem de sanatın yalnızca bir sanatçıya değil, ona dokunan herkese ait olduğunu hatırlatır.